11 Şubat 2013 Pazartesi

İKİNCİ EN GENÇ KEMALİSTİ SUNUMUMDUR! / Bedri Baykam / 12 Şubat 2013 tarihli Cumhuriyet makalesi..



            Her toplantıya, her eyleme gelir. Konuları dinlemekten çekinmez, önce her sorun hakkında arkadaşlarının genel düşüncesini ve dolayısıyla toplumun nabzını bilmek ister. Daha sonra kendi düşüncelerini mantıklı bir sunum ve güzel bir Türkçeyle ortaya koyar. Sonra da yine eleştiriye açık olarak yorumları dinler, özgüvenli ama egosuna yenilmemiş “açık”  insanların doğal cesaretiyle...
           Sanata, resme, tiyatroya, müziğe aşıktır. Esas beslenmeyi, kitaplar dışında sanat yoluyla gerçekleştireceğini bilir. Piramid Sanat’ta beraber izlediğimiz sanat filmleri hakkında ne kadar samimi, ilgili dikkatli sorular sorduğunu biliyorum. Urfalı ağabeyimizin,  ne de olsa kökeninde halkevleri ve köy enstitüleri  görmüşlük var. İliğine kadar inandığı Kemalist devrimin temelinde kültür olduğunu bilen bir gerçek aydındır kendisi. 84 yaşındaki delikanlımız, siyaset arenasında sorumlu yurtsever tavrının dışında, aile bağlarının kutsallığından, sanattan, hoşsohbetten, güzel kadınlardan çok iyi anlar. Ama bunlardan da daha önemli bir meziyeti var: O toplumda yükselen değer kötülüğün aksine, çok “iyi” bir insan. Bir Prof. Doktor, bir eğitimci olarak zaten topluma büyük hizmetleri var. Ama dediğim farklı bir şey. Yani muhtaçlara yardıma hazır olmak, insanları mutlu etmek, arkadaşlarına karşı dürüst ve uzun soluklu olmak, kendisinin varoluş tarzı. Kas Hastalıkları Derneği’ni kurarak onu büyük özverilerle canlı tutan, zor günler geçiren insanlara destek elini uzatan yine kendisi. Bunları yaparken çevreden, devletten, belediyelerden, özel sektörden büyük yardımlar mı almış? Hayır. Hangi zorluklarla o çarkın çevrildiğini, son üç yılda kaç kere  İBB tarafından Yeşilköy’deki 22 yıllık yerlerinden atılmaya çalışıldıklarını dinlediğinizde tüyleriniz ürperir! Aslında sizi güldürebilirim de... Biliyor musunuz ki, parlamentodaki bilgisayarlardan Kas Hastalıkları Derneği’nin sitesi engelli! Gerekçe neymiş? “Pornografi”! Merak ettim, kas hastalıkları fotolarında mı bulmuşlar o pornografiyi?
           Aslında tabii ana suç, genç Kemalistimizin ideolojik kimliği! Şimdi bu yıl, maalesef yargıda karar dernek aleyhine çıkmış, şu an temyizde. Yani dernek, binbir güçlükle oturtabildiği fizik tedavi odaları, bilgisayar sistemleri, bilinmeyen bir geleceğin eşiğinde sokakta kalma tehlikesi ile karşı karşıyalar. Tabii benim aklım, bir Belediye Başkanı’nın vicdanının buna nasıl elverdiğini anlayamıyor.
           Sözünü ettiğim ebedi genç Kemalist, Prof. Dr. Çoşkun Özdemir. Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’dan sonra gelen “ikinci en genç Kemalist aktivist”.  Yaşamını anlattığı ve Kaynak yayınlarından çıkan “Urfa’dan Harvard’a” kitabını okurken, aynı zamanda Cumhuriyet tarihinin dönemeçleri hakkında en ilginç saptamaları da buluyorsunuz. Tabii bölücülük ve köktendincilik saldırıları yaşanmadan önce, Özdemir’in aktardığı o güzel, birbirine karşı fitnelenmemiş insanlarımızın dünyasının izleri o kadar güzel ki... Ve harika sahneler:  Urfa’daki gece gezmeleri ve sözleşip buluşan çoğu öğretmen ailelerinin birlikte şarkı ve türkü söyledikleri, mandolin, keman çaldıkları “olağan geceler”! Daha neler var bilseniz: Akreplerle satranç oynayarak yatılan odalar, 1937’de radyo ile tanışma, Zati Sungur efsanesi, kavgasız yanyana seyredilen maçlar, kansere karşı verilip kazanılan savaş, karagün dostları... Bir de kaybedilen yakın dostlar var. Yaşar Kemal gibi... Türkiye’nin Kemalist çizgiden sapmayla gelen ideolojik değişimlerin getirdiği beklenilmedik yol ayrımları. Hangimiz yaşamadık ki bunu? Bunlar da kitaba serpiştirilmiş düşündürücü anekdotlardan.
          “Yetmez ama Evet”çi güruh, dönek Marksistler, bozuk düzenden nasibini almak için sıraya girenler de Özdemir’in yakın takibine uğrayanlar arasında. Coşkun Bey’de medenice kendilerini yüzleştirmek istiyor tarihi falsolarıyla! Çoğu yüzleşmeye cesaret edemeden kaçmış kendisinden!
          Biz Atatürkçüler ne yazık ki birbirimizi desteklemek için pek hamle yapmayız. Karşıtlarımızdan bu konuda alınacak sonsuz dersimiz vardır. Onlar ne kadar kenetlenmiş ise, bizler o kadar “vakitsiz” ve “uzağızdır”. Böyle bir hataya düşmeden örnek insanlarımızın yanında olmalıyız.. İyi ki varsın sevgili dostum, sonsuz genç Çoşkun Özdemir! 100. yaşını beraber kutlayacağız! Ama daha önce  sizleri 25 Şubat 19:30 da Cemal Reşit Rey’de “Düşümdeki Uçurtma” belgeselinin galasına davet ediyorum. Orada yönetmen Gülsün Sarıoğlu ile beraber, bu değerli derneği ve yaratıcısını alkışlayabilirsiniz.  


Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.